Tuesday, March 27, 2012

Unutulan sayfalar dolusu tozlu yemekler


Piyano tuşlarından oluşan basamakları, o kocaman göbeğine rağmen kan ter içinde hızlı hızlı çıkıyordu. Yukarıda onu ne bekliyordu, bilmiyordu ama bu yapması gereken en önemli işi biran önce bitirmeliydi. Zira aklının bir köşesinde oldukça fazla yer kaplamış olan pembe filin intikamını biran önce almalıydı.


Son basamaktada bir la sesi verdikten sonra vezneye yaklaştı, veznenin arka tarafındaki oturan gişe memuru kendini fark edene kadar da bekledi. Böylece soluğunu da bir düzene sokmaya zaman bulmuştu. Herşeyin bir düzeni olmalıydı, nefes alıp verişinin isyankar olması onun başına büyük sorunlar açabilirdi. Nihayet gişe memuru ahtapot saçlı kadın camı açtığında, nefes alış verişleri uygun adımda seyir etmeye başlamıştı. Kadının ne var demesine fırsat vermeden "Nereye?" diye sordu. "Canın cehenneme!" diye yanıt verdi kadın. Bu yanıtı duymasıyla, kadını o iğrenç ve kendinden emin egosuyla başbaşa bırakması arasında bir saniye bile geçmemişti. Geçse belki de bu da evrende büyük bir kaosa neden olabilirdi kuşkusuz. Zira saniyelik sessizlikler büyük kaoslar yaratabilecek güçtedir. Arkasını döndü hemen, iki buçuk yol görünüyordu karşısında. Buçuk onun için en uygundu belki ama ucu bucağı bu kadar kesin bir patika ona pek de tekin gelmedi. Fili düşündü tekrar, "Bunu onun için yapmalıyım" dedi. Ve buçukluğa doğru yarı ürkek yarı keskin adımlarla ilerlemeye başladı...

No comments:

Post a Comment