Saturday, September 8, 2012

New York City - Yukarı Manhattangiller

Gezimin üstünden 3 sene geçmesinden dolayı bazı ufak detayları hatırlayamasam da ( mesela haftalık metro kartının fiyatı gibi) bir çok gezimde yaptığım gibi yediğim herşeyin fişini sakladığımdan; en ince ayrıntısına kadar anlatmaya çalışacağım size benim gözümden New York'u.

Öncelikle gitmeden önce herkesin bana söylediği, turist gibi gözükme, yanında çok para taşıma gibi ufak tefek öğütlere rağmen kendimi JFK havaalanında saat gece 11 de, elimde iki valiz ve bir haritayla bulmam sanırım Murphy'nin yasalarıyla yakından alakalıydı. Öncelikle havaalanından çıkıp metroya binmeliydim ama nasıl? Yanına gideceğim arkadaşım Bahar gayet ayrıntılı bir yol haritası çizdiğinden ilk hedefimin Jamaica istasyonundan 1 nolu yani haritada kırmızı ile gösterilen metro hattını kullanacaktım. Bunun için benim gibi sudan çıkmış balık misali napalım diye duran bütün turistlere yardımcı olan görevliler sayesinde ilk metro biniş kartımı aldım. Uptown'a gideceğimi söyledikten sonra nereden binmem gerektiğini ve nerede inmem gerektiğini söylediler. Allahtan Jamaica istasyonundaki tren ring servisi gibi. Yani bir durağı kaçırırsanız yine dönüp aynı yere gelebilirsiniz. New York'ta bir hafta geçirdikten sonra çok rahat alışabileceğiniz bu sistem ilk zaman gözümü çok korkutmuştu gerçekten. Burada konusu açılmışken değinmem gereken hedefiniz önce doğru istasyonu daha sonra da doğru tarafı bulmak! Benim gittiğim dönemdeki bir çok yenileme çalışması sebebiyle istasyonlarda hat değiştirmek zorunda kalırsanız ise sisteme iyice alışıyorsanız - zor da olsa:) !
O metronun merdivenlerinden 2 valizi çıkarmak cidden ölüm gibiydi ve ilk gecem yattığım yerin bile farkına varmadan derin bir uyku çekmekle geçti.

New York'taki ilk günümde Bahar'ın tavsiyesiyle 1 hafta boyunca sınırsızca kullanacağım MetroCard 'ını aldıktan sonra başladım Manhattan'ın tadını çıkarmaya. Ben çok şanslıydım çünkü Columbia Universitesi'nin öğrencisi olarak özel yurt dairelerinden birinde kalan Bahar'ın oturduğu yer (112th Street) başlangıç için en güzel yerdi. Sokağın başına çıktığımda ilk olarak Saint John Catedral'ini gördüm ve kendi kendime hadi başlıyoruz dedim. Bahçesinde biraz oturup orada olmanın tadını çıkardım. Özellikle Central Park'ın sakinlerinden olan meşhur sincaplarla ilk burada tanıştım.





İlk hedefim Central Park'ta ufak bir turun ardından Metropolitan Museum of Art (MET) ve Guggenheim Museum'du. Akşam dönüşte de meşhur 5th Avenue ile oradaki alışveriş merkezlerine uğrayarak ilk günü elimde torbalarla bitirdim. Bu arada Metropolitan müzesinin girişi ücretsiz. İsterseniz bağışta bulunabiliyorsunuz ama elinizi kolunuzu sallayarak da girmeniz mümkün. Guggenheim ise paralıydı. Ama müzenin içindekiler kadar dış tasarımı da bir sanat harikası. (Fotoğraf sonraki günlerden gelecek)


 Metropolitan Müzesinde sergilenen resimlerin bir kısmını satış dükkanından alıp evinize götürmeniz mümkün. Amerika'daki müzelerin satış dükkanları nasıl kazanacaklarını gayet iyi biliyorlar. Gitmeden bile sitelerine girip neler alabileceğinize bakabilirsiniz. Gittiğim mevsim itibariyle Central Park tam yayılıp, güzel havanın tadını çıkartmalıktı.



Central Park'ta dolaşırken karşıma çıkan Alice Harikalar Diyarı'ında heykeli ise beni çok mutlu etti ve hemen onlara katıldım!




 Metropolitan ve Central Park ; bir de sabah gezmeye başlamadan önce uğradığım marketle geçen günüm 4.30 gibi kararan havanın azizliğiyle akşam saatlerinde yerini alışverişe bıraktı. Eeee ne de olsa Manhattan ünlü Sex and the City kızlarının şehriydi..





Monday, September 3, 2012

New York Chapter 1



Hazır yeni kıtadan söz etmeye başlamışken, ve Yiğit'in kafasını New York'a gitmesi konusunda ütülüyorken, Patti Smith'in Çoluk Çocuk'unun üstüne bir New York City yazısı yazmanın zamanı geldi de geçiyor diye düşündüm..

Öncelikle siz de benim gibi ezelden beri bu şehrin aşıklarındansanız gitmeden önce Patti ve Robert'in hikayesini okumanızı öneririm. Zira içinizdeki New York özleminin üstüne bir de bu romantik ve sıcak dostluğu ekleyip, onların gezdiği ve gittiği her yeri görmek isteyeceksiniz. Ben eğer bir kere daha fırsat bulup gidebilirsem kesinlikle rehberim olacak Çoluk Çocuk.

New York aslında içerisinde New York City, Buffalo ve Rochester gibi bir çok büyük şehirin bulunduğu bir eyalet. Ama New York City o kadar ünlü olmuş ki bütün eyaletin isimini kendi üstüne almış, hala bir çok insanın aklına New York diyince şehir geliyor. Aslında akla gelen görüntülerde Manhattan'a ait. Yani New York City'nin içerisinde bulunan 5 ilçeden -The Bronx, Brooklyn, Manhattan, Queens, ve Staten Island dan sadece birinde o meşhur caddeler yer alıyor. Gerçi Brooklyn ve Staten Island da turistlerin uğrak yerlerinden. Birinden (Brooklyn) bütün ünlü sanatçılar geçmiş ( Robertla Patti de bir ara buralarda yaşıyor), diğerindeyse dünyaca ünlü özgürlü anıtı var.

New York öyle bir yazıyla bitecek bir şehir değil. O yüzden gezdiğim gördüğüm, yediğim içtiğim ve hatta alışveriş yaptığım yerleri tıpkı bir New Yorker gibi bölgelere ayıracağım. Sanatın ve Central Park'ın içinden Uptowndan başlayıp, bir turistin uğramazsa şehre gelmiş sayılmayacağı Times Square 'e inip, eğlencenin ve şehrin elitlerinin yer aldığı Greenwich Village uğrayıp, Soho ve Tribeca'dan doğruca Downtown'a inip, Staten Island ve Brooklyn'le gezimizi sonlandıracağım.

Hazırsanız kemerleri bağlayın:) Gezimiz başlıyor!