Wednesday, August 24, 2011

Hayallerim Gerçek Oldu!

Sadece ben değilmişim meğer o evde yaşamak isteyen, benimle bu hayali paylaşan, 23.000 insan da sırf içini dolaşmak için 10 dolar vermiş! Bahsettiğim ev, karısının ölümünden sonra evini kimselere vermek istemeyip, uçmasını sağlayarak en büyük hayaline uçan, aksi ama bir o kadar da sevimli tonton dede Bay Fredricksen'ın evi. Size bu isim ve bu ipuçları yetmediyse işte sizin için geliyor filmin adı : "Up!"


Evi filme olan tutkusu nedeniyle Blair Bangerter adında, 1985-1993 yılları arası Utah'a valilik yapmış Norman Bangerter'ın oğlu tasarlamış. Ev şuanda Utahta bulunuyor ve yukarıda da bahsettiğim gibi 1 hafta içinde 23.000 kişi eve sadece şöylece bir bakmak için 10 dolar vermiş!

Newyork times'ın belirttiği diğer detaylara gelince,

Bay Bangerter Disney'den telif haklarını koparmak için baya bir çabalamış. Zira Disney'in bu konudaki tutumu pek bir sertmiş ama sonunda evi yapmak için gereken izni almış.Ama şartlara göre evin başka bir reprodüksiyonunu yapmaya izni yokmuş.

Evin her bir detayını aslına uygun yapabilmek için laptopunda dvdyi defalarca izlemiş. Özellikle açılış sahnesine, Carl ve Ellie' nin yeni evliyken ve evin tadilatıyla uğraşırken ki sahnelerinden bolca yararlanmış.


Başta modeli kartonlarda hayata geçirmiş ve gerçek bir ev için gereken malzemeleri bu model üzerinden hesaplamış. Örneğin, filmdeki balonlu bacayı evin ortasından geçirmek imkansız olduğu için sahte bir baca yapmış, ve asıl şömine çıkışını da başka bir tarafa vermiş.

Evin garajında filmin sountrackinden şarkılar çalıyormuş ve posta kutusunda da tıpkı uptaki gibi el baskıları mevcutmuş.

Bu rüya gibi evde umarım Carl ve Ellienin ki kadar mutlu ve  uzun bir hikaye yaşanır.

Monday, August 22, 2011

Perche No!

Daha önce bahsetmiştim şimdi de kartını buldum ve üşenmeyip tarayıp buralara bile koydum. İşte Firenze'nin (Floransa nın yani:) ) benim gözümde biricik dondurmacısı:)


Kalbim Floransada Kaldı ( Gezi Günlükleri 2)

İtalyaya gidipte Floransa'yı görmeden gelmek bence yapacağınız en büyük hata olur. Hele bir iki güne sığdırmaya çalışıyorsanız, tadı damağında programındaki Vedat Milor gibi olursunuz demedi demeyin! Bir kere şehir zaten her yanıyla tarih dolu. Günümüze bu kadar çok şeyi nasıl bozmadan getirebilmiş bu adamlar diye şaşırıp kalıyorsunuz, ve takdir ediyorsunuz. Şimdi ben size görmeden gelmeyin listesi yapıyorum. Ne kadarını görebilirseniz o kadar iyi. Bendeniz gezileri öncesi kendi mesleğinin gereklerini ciddi bir şekilde icra eden bir insan olduğumdan, kütüphaneden onlarca kitabı ofisime taşımaktan hiç çekinmedim Floransa'ya gitmeden evvel. Hele bir tanesini beraberimde de götürdüm itiraf ediyorum:)  Zira Uffizi Galerisi kendisi olmadan gezilmezdi kanımca. Bu kitapların birinde eski Floransa haritası vardı.

Florance: The City and Architecture kitabından


Gittiğinizde mutlaka kaldığınız otelde ve ya sağda solda herhangi bir Floransa haritası bulabilirsiniz ancak önceden gideceğiniz yerleri işaretlemeniz, hatta mümkünse günlük planlarınızı yapmanız hem zamanınızı verimli kullanıp az zamanda çok yer görmenize yarayacaktır, hemde anlamsız yere kendinizi yormanıza engel olacaktır. Bu harita da tarihi alanları göstermesi açısından işinize yarayacaktır.

1.Tatilde harcamalarınız büyük bir kısmı da  müzelere gidiyor. Floransa'da Uffizi Gallery bence görmeniz gereken en önemli müze.Müze gezmeyi seviyorsanız eğer,  Uffizi yi görmeden Floransa'dan gelme gibi bir lüksünüz yok bilmiş olun. Görebileceğiniz en önemli rönesans harikaları burada!  Benim Floransa'ya gitmeden evvel oluşturduğum listenin en başında geliyordu bu galeri, sizde mutlaka görün derim. Ben Şubatta gitmeme rağmen korkudan kuyruk bekleme derdi olmasın diye önceden online almıştım biletimi. Hiç sıra yoktu ama riske girmek istemedim çünkü okuduğum her yerde uzun bekleme kuyruklarından bahsediliyordu.Bu nedenle görmeden gelmemenizi tavsiye edeceğim bu müzenin biletini online alın! Sitesi de: http://www.uffizi.org/
Hatta burda görmeniz gereken en önemli eserler hakkında da birkaç şey bilmenizde yarar var.

2. Şehrin göbeğinde bütün haşmetiyle sizi selamlayan Cathedral , yani  Santa Maria del Fiore klisesinin ya tepesine ya da 444 basamaklı en yüksek çan tepesi olan Gitto's Campanile ye mutlaka çıkın ve bu manzarıyı görün!

3.  Basilica di Santa Maria del Fiore  nin vaftizhanesinin kapısının üzerindeki figürleri mutlaka inceleyin. Bunların herbiri ayrı bir olayı anlatmakta hatta bu amme hizmetini de üşenmeden yapabilirim. Önce şu listemizi bitirelim:)


4. Çok klasik ama şehri terk etmeden birkez de Michelangelo tepesinden şehre bakın. Bu güzel manzarayı da kaçırmamış olursunuz böylece..Orda ki Michelangelo'nun Davut heykelinin aslıda Galleria Acedemia da bulunmakta .


5. Ponte Vecchio da olmazsa olmazlardan elbette. Ama köprünün kendisini görmek için diğer köprülerden bakmanız gerekli doğal olarak. Ponte Vecchio yu güzel yapansa, içinde bulunan küçük kuyumcu dükkanları. Bunlar özellikle hemcinslerimin başını döndürebilecek güzellikte ürünler sergiliyor vitrinlerinde. Benim gibi bir Cameo hastasıysanız, paraya kıyıp birtane alınız, sonra pişman olmayınız. Buradakilerin pahalı olmasının sebebi, gerçek Cameo sanatını kullanmaları ve arka levhayı da gerçek altınla kaplamaları. Sadece Cameo takıları değil, aynı zamanda kırmızı mercanlardan da çok güzel kolyeler mevcut. Alışveriş listenizi yeniden gözden geçirmekte yarar var.

6. Uffizi Galery'nin hemen yanında bulunan meydan Piazza della Signoria da ki heykellerle de tanışmakta fayda var. Özellikle Medusa'nın kafasını elinde tutan Perseus takdire şayan.

7.Santa Maria Novella da bulunan Farmaceutica ( eski bir eczane de diyebiliriz) özellikle hemcinslerimin başını döndürebilecek çeşitte ürün sunmakta. Bu eski eczanede tamamiyle bitkisel kremler, parfümler,sabunlar sizleri bekliyor. En azından alamayacaksanız bile denemeden gelmeyin derim.

Bunlar en bilindik ve görülmezse olmaz yerleri Floransa'nın. Belirli günlerde kurulan pazarları, olmazsa olmaz deri aksesuarları, her köşe başında beliren tarihi binaları ve müzeleriyle Floransa burada yer almaya devam edecek. Ama bu sefer ki post burada bitsin, yoksa bu gidişle hiç yayınlayamayacağım:)

Monday, August 15, 2011

Doğum Günü Karmaları



Doğum günleri, önemli gün ve haftaların içinde en çok sevdiğim olmasından mütevellit sevdiğim insanlar için bu günlerde elimden gelen yaratıcılığı ardıma koymam. Kişiye özeldir bir kere, yer yüzünde birçok insanın ki ortak olabilir -mesela böyle bir istatistik duymuştum bir keresinde aynı sınıfta doğum günü aynı olan iki kişinin olma olasığı %86dan(ki bu rakamı net hatırlamıyorum sadece barney stinson oranı vereyim dedim:) ) fazlaymış. Ama burada önemli olan ne anneler, ne babalar, ne sevgililer günü gibi saf ticaret kokan bir gün değildir. Belli bir yaştan sonra artık yaş(!) olur o gün ve artık kutlanmaz. Ben kendime 30 limitini koydum mesela. 30. yaş günümde Friends dizisindeki Jeniffer Anistonın karakteri Rachel gibi bir  doğum günü yapıp işi zirvede bırakmayı planlıyorum.

Asıl burda değinmek istediğim mevzu, doğum günlerinin karması. Meşhur "what goes around comes around" deyişindekinin tıpkısından, siz sene boyunca yaptıklarınızı biçersiniz doğum günlerinizde.. Eğer şanslıysanız ve Ocak ayının ilk günü doğmadıysanız tabii. Zira böyle bir durumda arkadaşlarınızın gerçek yaratıcılıkları ve ilgileri size hizmet edecektir. Burda sizi gerçekten önemseyen insanları toplayıp ayrı bir kümeye koymak istiyorum. Birde davete icabet durumundan kurtulamayanlar var, burda meclis içinde kalanlar onlar. Misal vermek gerekirse, siz bir sosyal paylaşım sitesinden bir doğum günü tebriğiyle geçiştirmişseniz, bu kişiden süpriz parti beklemeniz süpriz olur.  Aldığınız tshirte karşılık bir sweat, her kitaba bir kitap, her gece 12 smsine de yine saatler 00.00 iken gelen bir tebrik mesajı bekleyiniz, zira yüksek olasılıkla gerçekleşecektir.

Burada maksadım, aslında bu kişiye en özel gününde kişinin özünde kendi tasarımı olduğu...Tıpkı çevrenizde ki insanları seçer gibi, kendi doğum gününüzü de belirlersiniz. Arada bir süpriz gelişmeler de olmaz demeyelim şimdi, onlarda hayatınızın tuzu biberi. Sizi şaşırtan herşey hayatınıza renk katacaktır emin olun.. Rengi sever misiniz sevmez misiniz orasını bilemeyeceğim ama:)

Kendi doğum günlerime gelince. Bu günde onlardan biri. Hayatımın büyük bir bölümünde ufak tefek aksilikler, bazen beni üzen şeyler hep doğum günlerime denk geldiğinden pek barışık değilimdir kendiminkiyle. Ama yine de beni sevenler her zaman olduğu gibi bugünde yanımdadır, bu da hayatta beni en mutlu eden şey, e daha ne isteyeyim değil mi:)?

Monday, August 8, 2011

Sense of humour dediğimiz de bu değil midir:)


San Diego da binlerce insanın katılımıyla gerçekleşen muhteşem ESRI User Conference ın flickr sitesinden bir fotoğraf. "Bilim adamları da espiri yapar"a phd comics'ten sonra bir örnek daha.

Tuesday, August 2, 2011

Physical Head Damage vs Piled Higher and Deeper !

Bugün benim günümü neşelendirdin ey PhD Comics! Bir de blogumu şenlendir:)


all images © 1997-2003 Jorge Cham