Wednesday, October 12, 2011

Bir De Baktım Yoksun


Şu sürekli NTV'de gördüğünüz bir adam var ya, sesini birçok çizgi filmden şıp diye tanıyacağınız. Siz de benim gibi bir Yekta Kopan cahilidiyseniz bence artık bu cehaletinizin sonlanması gerekli, hem de ivedi bir şekilde. Zira benim gözümde seslendirmeci veya sunucu olarak tanınan bu adamın asıl üzerinde taşıması gereken sıfat yazarlıkmış. Popüler olana olan klasik iticilik biran önce etrafını sarmadan, bu kitabı evinizin başköşesine koyun. İnternet kitap alışverişim sırasında, kargo parasını vermemek adına belirli bir meblayı doldurmaya çalışırken gözüme ilişen "Bir de baktım yoksun", uzun süre başucu okunacaklar kulemin yenilmez bir tuğlası olma görevini yerine getirdi. Sonra hangi kuvvet o tuğlayı söküp çıkarmama yaradı bilmiyorum. Ama okudukça, neden bu kadar az yazmış, çabucak bitmesin diye diye sonralara doğru azalan bir şekilde akıp gitti sayfalar elimden.

Bu kitapta da bir baba-oğul var. Hevesin kursağında kalmış bir baba-oğul ilişkisi ya da. Her öykü bu ilişkiden temelle yükselmiş. Sonuçta her oğul, kendi babasının bir suretidir denmiş. Son öykünün (iyi uykular adı) sevgili Oğuz Ataycığımın "Babama Mektup" undan bir alıntıyla başlaması, ve tıpkı o cümlede bahsedilen gerçeklik buhranına kapılmış bir dille yazılmış olması, kitabın başucumdaki yerini sabitliyor adeta.

Ben ne kadar şanslıymışım ki bu kitabın ilk basımı var elimde. Umarım birgün kendisiyle karşılaşma şansım olur ve, kitabın önüne bir de benim için birşeyler yazar.

3 comments:

  1. Guzel bir yazi olmus, elinize saglik. Yanliz anlayamadigim birsey oldu, o tasi kitabin boyutunu daha iyi algilayabilmemiz icin mi koydunuz? tesekkurler.

    ReplyDelete
  2. Sevgili AA,

    O küçük taş ,taşı gediğine koymuş bir kitap anlamını sembolize ediyor. Kitabın boyutuyla ilişkilendirmek için taşında boyutunu bilmemiz gerekir ki, bunlara lüzum yok dimi:)

    ReplyDelete
  3. En kısa zaman da bu kitabı bende alır okurum inşallah...

    ReplyDelete