Ben küçükken de çok severdim kitapları. Annemle birlikte hergün olmasa da arasıra uğradığımız Aşağı Eğlence'deki Zafer Kırtasiye benim için büyülü bir yerdi. Bütün güzel ve ne yazık ki pahalı kitaplar hep orada olurdu ama annem beni hiç boş çıkarmazdı sağolsun. Bir keresinde onunla birlikte aldığımız ve benim çok sevdiğim bir masal kitabının daha sonra gidip bütün serisini getirdiğindeki yaşadığım mutluluk, hayatım sona ererken bile gözlerimin önünden gitmeyecek bir duyguydu benim için. Klasik bir memur ailesinin 3. çocuğu olarak öyle süslü ve üç boyutlu kitaplarım yoktu belki ama bütün kitaplarımla çok mutluydum. Çünkü anne ve babasının odasında, tuvalet aynasının arkasındaki dolapta ( evet bizimkilerin yatak odasının aynasın arkasında böyle bir dolap vardı) kitaplar olan bir evde büyürken, kitaplar en kıymetli hazineniz olarak yer ediyor daha o küçücük yaşlarınızda.
Unutamadığım ise, ben o kadar okumaya hevesliyken, o güzelim Heidi setinin, onlara benim gözümde gerektiği ilgiliyi veremeyen kuzenimde olmasıydı. İnsan hiç kitap kıskanır mı demeyin, oluyormuş demek ki. O güzel güzel resimlerle süslenmiş kapaklarıyla, en kıymetli hazinesiymişçesine el sürmediği kitapları ben her gördüğümde iç geçirirdim. Şimdi Bilge'ye kitap ararken gittigidiyor da satıldığını gördüğümde o kitapların, o günlere geri döndüm.
Halam kreş öğretmenliği yaptığı için, onunda üç boyutlu, sayfası açıldığında içinde yükseklen nesnelerin, kenarlarında türlü süsleri olan kitaplarla da uzaktan da olsa bir bağ kurma fırsatım olmuştu. Hep büyüyünce böyle kitaplarım olmasını istedim, bir de o Heidi setini sanırım.
Ama hiçbirisi annemin aldığı o setin yerini tutamazdı. Kendisi okuyamamış bir annenin çocuklarının eğitimine bu kadar önem vermesi çok ayrı bir yazı konusudur esasen...Ne yazık ki o setin yayınevini hatırlamadığım için hala satılıyorlar mı bilmiyorum ama günümüzde kaç çocuk, çocuk dünya klasikleri okuyarak büyüyüyor merak ediyorum doğrusu.
No comments:
Post a Comment